Eski anadolu haritası Anadolu medeniyetleri


M.ö. 2. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen ve hangi devletlerin yaşadığını gösteren harita yukarıdadır.

ANADOLU MEDENİYETLERİ: Anadolu'da kurulan uygarlıklar sırasıyla şunlardır:
1) Hititler, Frigler,Lidyalılar, İyonlar, Urartular (MÖ 2.bin-Mö.600 yılları arasında)
2) Persler (M.Ö 543-333)
3) İskender İmparatorluğu
4) Roma İmparatorluğu
5) Bizanslılar (395-1071)
6) Türkler (1071-....)
Kur’an-ı Kerim’de cinlerle ilgili çeşitli bilgiler verilir. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) sahih hadislerinde de cinlerle ilgili az da olsa bilgi vardır. Hadislerde ki bilgi Kur’an-ı Kerim ayetlerindeki bilgidir, daha fazla açıklama içermez. Ancak bazı uydurmayı seven kimseler cinlerle ilgili yüzlerce sayfaya varan kitaplar yazıyorlar. Bu kitapların içindeki bilgilerin Kur’an-ı Kerim’e uyan kısmı doğrudur, geriye kalan kısmı uydurmadır.

Define arayanlar arasında cinlerle ilgili söylentiler vardır. Define konusunda yazılmış birkaç kitapta da cinlerle ilgili bir takım yazılar vardır.

Önce Kur’an-ı Kerim’de cinlerle ilgili bilgileri inceledikten sonra define konusunda cinlerle ilgili ortaya atılan konuları açıklayalım. Aşağıdaki ayetlerin verdikleri bilgilerin dışında cinler hakkında hikayeler uyduranlara itibar etmeyiniz.

Önce doğru bilgiler: Aşağıda Kur’an ayetleri vardır. Ayetlerin önündeki ilk rakam ayetin bulunduğu surenin numarasıdır, ikinci rakam da ayetin numarasıdır.

Allah cinleri kendisine ibadet etsinler diye yarattı:

Euzubillahimineşşeytanirracim bismillahirrahmanirrahim : Taşlanmış Şeytan'dan Allah'a sığınırım. Rahman Ve Rahim Allah'ın Adıyla.

51/56 Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yarattım.

51/57 Onlardan bir rızık istemem; Beni doyurmalarını da istemem.

51/58 Şüphesiz rızıklandıran da, güç ve kuvvet sahibi olan da Allah'tır.

Allah cinleri, insanlardan önce ve ateşten yarattı:


55/14 O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır.

55/15 Cinleri de yalın bir alevden yaratmıştır.

15/26 Andolsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık.

15/27 Cinleri de, daha önce dumansız ateşten yarattık.

Cinler doğruyu bilmezler ve yalan uydururlar, çoğu yanlış yoldadır, bir kısmı doğru yolu buldu, cinlerden yardım isteyen insanlar azgınlardır ve yanlış yoldadırlar


72/1 De ki: "Cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir: "Doğrusu biz, hayrete düşüren bir Kur'an dinledik."

72/2 "Doğru yola iletiyor, ona inandık; Artık biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız."

72/3 "Doğrusu Rabbimizin yüceliği her yücelikten üstündür. O, zevce ve çocuk edinmemiştir."

72/4 "Doğrusu aramızdaki beyinsiz, Allah'a karşı yalanlar uyduruyordu."

72/5 "Doğrusu insanlar ve cinlerin Allah'a karşı yalan uydurabileceklerini sanmazdık."

72/6 "Gerçekten, birtakım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da onların azgınlıklarını artırırlardı."

72/7 "Doğrusu, onlar da sizin, Allah'ın kimseyi yeniden diriltmeyeceğinizi sandığınız gibi zanda bulunmuşlardı"

72/8 "Doğrusu biz göğü yokladık; onu sert bekçiler ve kayan ateşlerle doldurulmuş bulduk."

72/9 "Doğrusu biz, göğün dinleyebileceğimiz bir yerinde otururduk; ama şimdi kim dinleyecek olsa, kendisini gözleyen bir ateş buluyor."

72/10 "Yeryüzünde olanlara kötülük mü murat edildi yahut Rableri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz."

72/11 "Doğrusu aramızda iyiler de vardır, bundan aşağı bulunanlar da vardır. Biz, türlü türlü yolda olan topluluklardık."

72/12 "Yeryüzünde kalsak da Allah'ı aciz bırakamayacağımız, başka yere kaçsak da, O'nu aciz kılamayacağımız gerçeğini şüphesiz anladık."

72/13 "Şüphesiz, doğruluk rehberini dinlediğimizde ona inandık; kim Rabbine inanırsa, o, ecrinin eksiltileceğinden ve kendisine haksızlık edileceğinden korkmaz."

72/14 "İçimizde, (Allah'a) teslim olanlar da, yoldan sapanlar da vardır. (Allah'a) teslim olanlar, işte onlar, doğru yolu arayanlar, ona layık olanlardır."

6/128 (Allah) hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız." der, insanlardan onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık." derler. "Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı olarak, temelli kalacağınız durağınızdır." der. Doğrusu Rabbin hakimdir, bilendir

Kur’an’ı dinleyen cinler doğrunun farkına vardı, öbür cinler Allah’ın muradının önüne geçemez.

46/29 Kur'an'ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar dinlemeğe hazır olunca birbirlerine: "Susun." dediler. (Kur'an) okunması bitince, uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.

46/30 Şöyle dediler: "Ey milletimiz! Doğrusu biz, Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan, gerçeği ve doğru yolu gösteren bir Kitap dinledik."

46/31 "Ey milletimiz! Allah'a çağırana uyun ve O'na inanın da (Allah) sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi acı azaptan korusun."

46/32 Allah'a çağırana uymayan kimse bilsin ki, (Allah'ı) yeryüzünde aciz bırakamaz; onların O'ndan başka velileri de bulunmaz; işte onlar apaçık sapıklıktadırlar.

Cinler de doğru yola çağrıldılar, ama bu doğru yola uymayıp kafir oldular.


6/130 "Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan, bu günle karşılaşmanızdan sizi uyaran elçiler gelmedi mi?" "Kendi hakkımızda şahidiz." derler. Dünya hayatı onları aldattı da kafir olduklarına, kendi aleyhlerinde şahitlik ettiler.

Cinlerle uğraşan ve onlara inananlar, cinlerden medet umanlar zalimlerdir.

34/39 De ki: "Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin rızkını hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarf ettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızk verenlerin en hayırlısıdır."

34/40 (Allah) bir gün onların hepsini diriltip toplar, sonra meleklere: "Bunlar mı size tapıyordu?" der.

34/41 Melekler: "Haşa, Seni tespih ederiz, bizim dostumuz onlar değil Sensin. Hayır; onlar bize değil cinlere tapıyorlardı, çoğu onlara inanıyorlardı" derler.

34/42 Zalimlere: "Yalanladığınız ateşin azabını tadın, bugün birbirinize fayda ve ne de zarar verebilirsiniz." deriz.

Allah cinleri yarattı ve kendine yakın da tutmadı, kendi işine ortak ta etmedi.

6/100 Cinleri -O yaratmışken- kafirler (Allah'a) ortak koştular. Körü körüne O'na oğullar ve kızlar uydurdular. Haşa O onların vasıflandırmalarından münezzehtir ve yücedir.

26/210 Onu (Kur'an'ı) şeytanlar indirmemiştir.

26/211 Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.

26/212 Doğrusu onlar vahyi dinlemekten uzak tutulmuşlardır.

26/213 O halde sakın Allah'ın yanında başka tanrı tutup ona yalvarma, yoksa azap göreceklerden olursun.

Şeytan cinlerdendir, hem Allah’ın hem de insanların düşmanıdır. Şeytan’dan ve onun soyu olan cinlerden dost olmaz. Tek dost Allah’tır. Allah cinleri hiçbir işte kendine yardımcı edinmedi.


18/50 Meleklere: "Adem'e secde edin." demiştik. İblisten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerden idi. Rabbinin buyruğu dışına çıktı. Ey İnsanoğulları! Siz beni bırakıp onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Halbuki onlar size düşmandır. Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü değişmedir!

18/51 Oysa Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurdum. Saptıranları hiçbir işte asla yardımcı da edinmedim.

18/52 O gün (Allah): "Bana ortak olduklarını iddia ettiklerinize seslenin." der. Onları çağırırlar, fakat hiçbirisi onların çağrılarına gelmez. Aralarına bir cehennem deresi koyarız.

36/60 Ey Ademoğulları! Ben size, "Şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır" demedim mi?

36/61 Bana kulluk edin, bu doğru yoldur, diye bildirmedim mi?

35/6 Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman tutun; o, kendi taraftarlarını, çılgın alevli cehennem yaranı olmaya çağırır.

Cinler Hz. Süleyman için köle gibi çalıştılar, çalışmayana ceza verildi. Cinler gaybı bilmez.


34/12 Gündüz estiğinde bir aylık mesafeye gidip, akşam estiğinde bir aylık mesafeden gelen rüzgarı buyruğu altına verdik. Onun için su gibi erimiş bakır akıttık. Rabbinin izniyle, yanında iş gören cinleri onun buyruğu altına verdik ki, bunlar içinde buyruğumuzdan çıkan olursa ona alevli ateşin azabını tattırırdık.

34/13 Süleyman için, o ne dilerse, mabetler, heykeller, büyük havuzlara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. Ey Davud ailesi! Şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır.

34/14 Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, ancak değneğini yiyen kurt onun ölümünü cinlere fark ettirdi. O, ölü olarak yere düşünce, ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı alçak düşüren bir azap içinde kalmazlardı.

Kur'an-ı Kerim'de bir- ikisi müstesna cinlerle ilgili ayetlerin tamamı bunlardır. Peygamberimizin önemli hadis kitaplarında bulunan cin ile ilgili hadislerinin sayısı çok az olup bir kaç tanedir ve yukarıdaki ayetlerden daha değişik bir bilgi içermezler.

Ama cinlerle ilgili uydurulan şeyler çoktur.

Define arayanlar arasında cinlerle ilgili söylentiler vardır. Define konusunda yazılmış kitaplarda cin konusuna da yer verilmiştir. Define ile ilgili yazılmış bir kitapta cinlerle ilgili bir takım yazılara ve şöyle anlatımlara rastladık :

1- Defineyi gömenler, defineyi 24 saat koruyamayacakları için cin çağırıyorlar ve onlara bekçilik yaptırıyorlar.

2- Kilisenin papazları kilisenin paralarını gömerken kara büyü - papaz büyüsü yaparlar.

3- Bazı paralar cinler padişahının koruması altındadır.

4- Besmelesiz gömüde ve eşkıya parasında cin vardır.

5- Kazı öncesinde pek çok definecinin tercihi, cin istihdam eden kişilere başvurarak yerin doğruluğunun tespitini istemektir.

6- Cinci (hoca) şüpheli araziden getirilen bir avuç toprağa bakarak arazide define olup olmadığını söyler. Paranın cinler tarafından sahipli olup olmadığını da söyler. Paranın miktarını ve derinliğini söyler.

7- Cinler ellerinde olan defineyi vermemek için uğraşırlar, çeşitli engelleme yöntemlerine başvururlar.

8- Cinlerin koruduğu para etrafında kazıdan önce çevirme yapılır. Çevirme siyah kemik saplı bıçak veya nar veya gül dalıyla kazılacak yerin etrafında dua okuyarak daire çizmektir. Bu arada tütsü yakılır, daire içinde 5 köy yumurtası kırılır; bu cinleri bir bomba gibi korkutur.

9- Eğer kazıda define bulunursa, bu paranın bir kısmı kazılan çukurda cinler için bırakılır. Bu şekilde cinler görevlerine devam edebilirler.

Buna benzer konular bu kitapta onlarca sayfa anlatılıyor. Bu anlatımların hepsi mesnedi olmayan sözlerdir. Meleklerle, cinlerle, ahiret dünyası ile ilgili bilgileri bize ancak Yüce Allah ve onun Peygamberi verebilir. Yüce Allah'ın ve sevgili Peygamberimizin bize öğrettiklerinde yukarıda anlatılan şeylerin zerresi bile yoktur.

Yüce Allah Kur'an'ı Kerim'de kendini "Hayrürrazikin" "Rızık verenlerin en hayırlısı" olarak tanımlamıştır:

34/39 De ki: "Doğrusu Rabbim, kullarından dilediğinin rızkını hem genişletir ve hem de ona daraltıp bir ölçüye göre verir; sarf ettiğiniz herhangi bir şeyin yerine O daha iyisini koyar, çünkü O rızk verenlerin en hayırlısıdır."

Rızkı ve rızkın bir çeşidi olan "defineyi" de Allah'tan istemek gerekir. Bu arada define bulmak için cinlerden medet umanları da doğru yola davet ediyoruz. Cinlerle uğraşmaktan vaz geçsinler. "Şeytan da cinlerdendir." İnsanlar, Allah taraftarı veya Şeytan taraftarı diye ikiye ayrılır. Allah taraftarı olalım ve Yüce Allah'ın Fatiha suresinde bize söylettirdiği: "İyyake na'büdü ve iyyake nesta'in" = "Sadece sana kulluk eder ve sadece senden yardım dileriz" vazifesini yerine getirelim. Cinlerden yardım istemek yanlıştır. Definenin yerini cinler söylemez. Yüce Allah dilerse bir sebep yaratır ve sizi oraya götürür. Define ararken cinlerden korkulmaz, tek korkulacak varlık Allah'tır. O Kur'an-ı Kerim'de Ben'den korkun dedi. Yüce Allah dilemezse de kimsenin başına bir musibet gelmez. Ancak korkunun önüne geçilemezse, Yüce Allah, bu durumda kullarının kendisine sığınmalarını emretmiştir. Kur'an-ı Kerim'in son iki suresinde Yüce Allah bize şöyle söylettiriyor:

113/Felak Suresi

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

113/1 De ki: "Sığınırım ben tan yerini ağartan Rabbe,

113/2 Yarattıkların şerrinden,

113/3 Bastırdığı zaman karanlığın şerrinden,

113/4 Düğümlere nefes eden (üfürükçülerin) şerrinden,

113/5 Haset ettiği zaman hasedçilerin şerrinden,"

114/Nas Suresi

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

114/1 De ki: "Sığınırım insanların Rabbine,

114/2 İnsanların hükümranına,

114/3 İnsanların Tanrısına,

114/4 O sinsi vesvesecinin şerrinden.

114/5 İnsanların kalplerine vesvese (kuruntu, kuşku) sokan,

114/6 (Bu vesveseciler) İnsanlardan ve cinlerdendir."
Bir tür ölü gömme geleneğidir. Soylu zenginlerden ziyade sadece halkın kullandığı bir sistemdir. Anadolu'da sık görülen bir ölü gömme geleneğidir. Ölü küp içerisine genelde "hoker" (bebeğin ana rahmindeki duruş şekli) tarzı konulur. Bazende ceset yakılarak külleri küp içerisine yerleştirilir. Halka ait olduğu için içerisine genelde ölü hediyesi konulmaz. Konulanlarda günlük yaşamda kullanılan basit malzemelerdir. Bu küplerde ya yerleşimin içine yada yerleşim yerine yakın yerlerde toprağa gömülür.

#Boş küpler ağız kısmı aşağıya bakar halde ya da yatay veya dikey halde bulunurlar.
#Yatay vaziyete bulunan küplerde paranın bulunduğu yer, ağzının baktığı istikamette ve bu istikamette güney-batıdadır.
#Dikey vaziyetteki küplerde ise, zemin arazi, küpün olduğu araziden birkaç basamak yüksektedir. Yön olarak da güney-batının öncelikli olarak düşünülmesi gerekir.
#Ağız aşağı haldeki küplerdeyse, çok az derinde küpün tam altında iyi haber parası olup, yedi - dokuz m. uzakta da asıl para bulunur. Yön olaraksa güney-batı yönünde bulunup, küpün üstünde o yönde bakan tarafta bir farklılık bulunur.

#Küp boş çıktı diye hemen vazgeçmeyin belki dolu bir küpe işaret ediyor olabilir.

Define yerleri


Bu başlığa bakarak size hemen define yerlerini göstereceğinizi düşünmeyin. İyi bir defineci bu şekilde bir başlığa inanarak define yerini bulamaz. Define bulmak için iyi bir işaret ve işaretin ne demek istediğini iyi yorumlamaktır. Sizler bu şekilde birileri size bilgisayar define yerlerini gösteriyormuş diyerek inanmayın. Türkiye Definecilik bakımından zengin bir yerdir. İşaretlere iyi bakın Hepinize iyi şanslar.

Gizlilik Sözleşmesi

Gizlilik politakası şartları :

Web sitemizi ziyaret ettiğiniz zamanlarda reklam hizmeti vermek için üçüncü taraf reklam şirketlerini kullanmaktayız. Söz konusu şirketler, bu sitelere ve diğer web sitelerine yaptığınız ziyaretlerden elde ettikleri (adınız, adresiniz, e-posta adresiniz veya
telefon numaranız dışındaki) bilgileri ilginizi çekecek ürün ve hizmetlerin reklamını size göstermek için kullanabilir.

Bu uygulama hakkında bilgi edinmek için ve söz konusu bilgilerin bu şirketler tarafından kullanılmasını engellemek üzere seçeneklerinizin neler olduğunu öğrenmek isterseniz http://www.networkadvertising.org/pdfs/NAI_principles.pdf (PDF) belgesinin A Eki'ne bakınız . NAI'nın örnek dili istediği zaman değiştirilebileceğini unutmayın.

Üçüncü taraf satıcı olarak Google, sitenizde reklam yayınlamak için çerezlerden yararlanır.
Google, DART çerezlerini kullanarak kullanıcılarınıza, sitenize ve İnternet'teki diğer sitelere yaptıkları ziyaretlere dayalı reklamlar sunar.

Kullanıcılar, Google reklam ve içerik ağı gizlilik politikasını ziyaret ederek DART çerezinin kullanılmasını engelleyebilir. http://www.google.com/privacy_ads.html

Bu internet sitesini kullananlar yukarıda belirtilen şartları kabul etmiş sayılırlar.

Çubuk ile Define Arama Define çubuğu yapımı








Yukarıdaki gibi bildiğimiz çubuk gibi tek farkı biraz elektrikle çalışması. Tutma kollarındaki ufak delikler L şeklindeki demirin rahat dönmesi için ve yandaki deliğe takılacak olan telin rahatsız etmemesi için delindi. Bilindiği gibi çubuklar yer altındaki elektriğe gidiyor. Bu ufak deliklere bir buçuk metre boyunda tel bağlanıyor. Bu teller bildiğimiz ışıldaklarda bulunan akülere bağlanıyor. Dikkat edilmesi gereken sağ ele gelecek tutma kolunun + sola gelecek kolun – olması. Aramada ise ne aranacak ise ağzımıza onu alıyoruz.

Tutma kolları bakır, uzatmalar ise iki takım var biri pirinç diğer ikisi bakır. Pirinç madene altına daha iyi gidiyor.Bakırlar ise boşluğa daha iyi gidiyor gibi.Ağzına ne alır isen ona gidiyor.resimdeki gibi bir delikten sağa artı kutpu solada aküden eksi kuTbu bağlıyon devam... ama bir tel ikinciye gerek yok esimde iki tane bağlanmış. o telde 1- 2 metre filan aküye gidiyor.10 cm lik pirinç çubuğu şüphelendiğin yere çakıyorsun. 15 metre filan ikili bir bakır kablo bulup birini sağa diğerini sola ve ucundaki ikiyi de o çaktığın yere bağlıyorsun.yine o raya giderse orada bir şey var demek.imiş çiviyi çaktığınız yere gidiyor

ÇUBUKLAR HAKKINDA TECRÜBELER-insanın kendine uyumu 4-5-6-8-lik
LL ŞEKLİNDE uzun kenarı 30 kısa kenarı 10 cm olmalı vede içi dolu olmalı
-
boşluklarda harika diye bililinir benim çok kullandıgım çubuktur
boşlukta çarpı yapar ama hiçbir zaman çubuklara bişey temas ettirmediginiz zaman çubuk boşluk bulur
buradaki ince çizgiyi atlamayınız bakınız burada çubuklarının tutma yerine kesinlikle birşey koymayınız yani bir bakır pirinç boru içerisine yapmış oldugunuz LL şeklindeki çubukları koymayınız o zaman bir şey bulamassınız
diyelimki bir boşluk buldunuz boşlugun enini boyunu çıkarmayı çok iyi çıkarırsanız bundan sonra
bu boşlugun içerisinde bizim aradıgımız metallerden varmı diye bakacaksanızbakınız burada çok önemli bir tecrübe verecem hangimetalden arıyorsanız

İNSANIN SOL ELİ NEGATİF SAG ELİ POZİTİFTİR İYİ BİR ÇUBUKÇU BUNU İYİ BİLİR

aramak istediginiz metalden küçük bir parçayı sağ elinize alınız o zaman bu boşlugun üzerinde gezmeye başlayınız bu elinizdeki metalden varsa çubuklar tam bu noktada çarpı yapar ama iş bunlada bitmez ama şunu açıkça ifade edeyimki bu piyasada satılan cihazların yüzde seksenini bu çubuk sollar tabiki çubuklar herkeste çalışmaz bu dogrudur

İYİ BİR ÇUBUKÇU ELİNDEKİ ÇUBUKLA ARAZİDE GEZERKEN ELİNDEKİ ÇUBUKLARI UNUTUR YANİ SANKİ ELİNDE ÖYLE BİR ÇUBUK YOKMUŞ GİBİ TRANS OLMALI ÇUBUKLARI KESİNLİKLE KONTROL ETMEMELİ

BAKIR ÇUBUKLARIN AVANTAJLARI KADAR DEZ AVANTAJLARIDA VAR
minarelden etkilenir
bazen metal ayırmada yanılmaları vardır
öyle çok uzaktan metal çekimi alamazsınız
bugünlük bu kadar
-GELELİM PİRİNÇ ÇUBUK KONUSUNA
pirinç olarak en fazla kullanılacak çubuk 3 lük vede LL şeklinde olmalı kısa kenarı 10 cm uzun kenarı 50 cm
-pirinç arazide hiçbir metali kaçırmaz
-bakır vede diger metalleri buldugunda tam çarpı yapar
-gümüş buldugunda sag eldeki çubuk dik durur sol eldeki tam metalin üzerinde tam çarpı yapar
-merak ettiginiz metali buldugunda çubuklardan sag daki sola tam döner soldaki çubukta dik olur yani bu çubuklar bunu tam yapar metal ayırmada yüzde seksen tam vurur bu çubuklar bu yazdıklarımı çubuktan anlayan arkadaşar bunları arazide gömerek denesinler yani hadi çarpı yaptı burası tamam diye bir şey yok arkadalar
boşlukta genelde çok büyük oranda soldaki sola sagdaki saga tam açılım yapsada yanılma ihtimali vardır yani küçük bir boşugu çok büyük gibi gösterir
degrli arkadaşlar size bir soru
neden arazide sarı olan metalin herkes çekimini alamaz
bu metalin size bazı özelliklerini sıralamak istiyorum
-bu metalin mıklatıslanma özelligi yoktur
-bu metalin oksiti yoktur
-toprak üzerine digermetaller gibi bakır bronz gümüş gibi oksitten oluşan gaz salınımı yapmaz
-bu metal toprakta uyur
-hiçbir alantarama çubukları bunu toprakta çekim yaparak bulamaz
-öyle işte 3 metrede 4 metrede benim cihazım çeker diyenlere benim naçizane fikrim inanmayınız
-ister vlf ister pi sistem ister gpr ler vs. hiçbiri bu metali metrelerce derinliklerde bulamaz bakınız burada metal olarak sarı saçlı kızdan bahsediyorum bu önemli bir bronzu bir bakırı bir gümüşü bulur ama toprakta yatan bu metali bulamaz bu yazdıklarımı tecrübe etmek isteyen araziye gömsün 3 adaet bilezigi bir denesin yeryüzünde metallere çarpan frekansları yutan tek metal altındır ancak yüzeye yakın olan metalleri yakalayabilirsiniz

bakınız bu yazdıklarımı kendi cihazlarınızla deneyiniz topraga gömüp deneyiniz vede bu cihazların ne aramak için yapıldıklarını anlayınız araziye gömmeden anlayamazsınız yalnız altının saflıgı azaldıkça derinligi artar..

RADYESTEZİ NEDİR ?


Fransızlar Radyestezi, İngilizler Dowsing demişler. Fransızca ışınım duyarlılığı anlamına gelir. Bizde ise çatal çubukla su bulma olarak biliniyor.
Dünyada birçok ülkede yüzyıllardan beri kullanılan bir yöntem. Yine bir çok ülkede dernekleri ve federasyonları mevcut. Bizde maalesef yok. Bizde bu işe inanan da maalesef pek yok. Avrupalı bilim olarak kabul etmiş, üniversitelerde kürsüleri açılmış. Rusya'da bu yöntemle altın arama yöntemleri üniversiteler tarafından geliştirilmiş. Bizde ise bilim adamları bunu su büyücülüğü olarak kabul ediyor.
Büyücülüğe inanan bilim adamı olur mu? Ama burası Türkiye. Burada oluyor. Bilim büyücülüğü kabul ediyor fakat yöntemi bir türlü bilimsel görmüyor. ben bunu bilim adamlarının önyargılı oluşlarına bağlıyorum. Yoksa bilim önyargılı olamaz.
Bana göre Radyestezi ışınım duyarlılık ya da radyasyon duyarlılık falan değildir. bana göre radyestezi, gönülden çıkıp, doğanın, bütünün bilgisine ulaşmaktır. Radyastezi bir trans halidir, bir sezgidir. Radyastezi, bir insanın kendi manyetizmasını diğer manyetik alanlarla etkileştirmesi sanatıdır. Çubuk sadece göstergedir. Maharet insanda ve insanın özündedir. Yeter ki biz özümüzdeki bu yeteneklerimizi ortaya çıkarmasını bilelim. yani kendimizi bilelim.
( M E T A L ) ÇUBUKLA DEFİNE ARAMAK

Modern dedektörlerin yanı sıra hala 'ilkel' denebilecek aletlerle hazine bulmaya çalışan definecilerin sayısı da hiç az değil. Definecilerin çoğu, halen eski yöntemlerle define aramayı sürdürüyor.

Çubuklar, Şimdi aynı misal, bazı insanlar, bakır borulardan veya ağaç dallarından çubuklar yapıyorlar bunları ellerinde gevşek bir şekilde tutuyorlar, elin kıpırdamasından, elin aynı pozisyonu sürekli koruyamamasından bir süre sonra elde tutulan çubuklar bazen sağa bazen sola dönüyor, bunun üzerine insanlar diyorlar ki işte çubuklarımız definenin yönünü tespit etti , haydi o tarafa gidelim! Uzakta duran altın, gümüş, define ile, elde tutulan çubuk veya onu kullanan kişi arasında hiçbir bilimsel bağlantı olmadığı halde böyle bir şey olur mu? Çubuğu kullanana sorarsanız pek güzel olur! çubuklar defineyi gösterdi, haydi o tarafa!!
--------------------------------
Işınım DuyarlılığıRadyestezi, su ve de maden gibi maddelerin veya belli hedeflerin yaydıkları ışınımları veya güç alanlarını bir alet aracılığı ile hatta bazen de aracısız olarak yakalamak sureti ile, bunların yerlerini, belirli olan durumlarını, çeşitli türdeki özelliklerini tespit etme yeteneğidir.

Radyestezi kelimesi, ışınım anlamına gelen Yunanca 'radi' ile duyarlılık anlamına gelen Latince 'esthesie' kelimelerinden türetilmistir. Dolayısıyla “ışınım duyarlılığı” demektir Fransız rahibin bulduğu bu sözcüğün yanı sıra, aynı kavramı anlatmak üzere İngilizler de dowsing kelimesini kullanırlar.
Radyestezi Medyumu ve Kullanılan Aletler
Radyestezi medyumu ve hedef arasında, radyestezik tepkiler göstermek şartıyla bir gösterge vazifesi gören radyestezik aletler oldukça çok çeşitlidir. Bunları başlıca iki ana sınıfa ayırabiliriz:
1- Radyestezi Çubukları (baguette, dowsing rod.)
2- Sarkaçlar (pandül, pandule, pendelum)
Radyestezi çubukları içerisinde en klasik olanı, çatallı fındık dalından yapılanıdır. Fındık ağacı, majik özelliklere sahip olduğuna inanılan ve tılsımlar, nazarlıklar yapmada kullanıldığı için tercih edilmiş olabilirler. Fakat günümüzde balinanın ağzındaki süzgeç çubuklarından, plastik, tel daha ziyade bakır ve metal olan çubuklar radyestezi çubuğu olarak kullanılmaktadır. Çatallı çubuk yerine, köşeli metal çubuklar ya da düz esnek bir çubuk, hatta bunların en hassas özelliğine sahip bulunan köşeli metal çubuklar da kullanılabilir. Çatallı çubuklar, bunları tutma şekilleri de çok çeşitlidir. Genellikle yapılan uygulamalarda ise, avuçlar yukarı bakacak yönde, çatallı dalın ya da çubuğun her iki kanadı dış tarafa doğru açılarak çok sıkmadan tutulur. Çubuğu yere doğru paralel ve ucu ileriye doğru bakar bir biçimde tutabileceğimiz gibi, ucunu yukarı tarafa yönelterek de tutabiliriz. Mühim olan, çubuğun ucunun yukarı tarafa kalkarak veya aşağı tarafa eğilerek aranan hedefe yönelik bir tepki göstermesidir. Radyestezistler, bu tepkiyi elde etmek açısından hareket halinde olurlar. Ya yürüme şeklini seçerler, ya dönerler veya ritmik beden hareketi yaparlar. Çatallı çubuğu diğer aletlerden ayıran bir özelliği de nötr durumuna kendiliğinden dönmeme özelliğidir. Her radyestezik tepki ertesinde tekrar ayarlanması gerekir.
Sarkaçlar ise prensip açısından, bir ipin veya zincirin ucuna bağlanmış bir ağırlıktan oluşmasıdır. Günümüzde sarkaçlar, çatallı dalın yerine çok daha sıklıkta kullanılır olmuşlardır. Bu sarkaçlar ahşap, metal, cam ve taş vb. türden çeşitli malzemelerden, hatta cep saati, altın yüzük gibi uygun olan objelerden de yapılabilirler. Sarkaçların şekli ve ağırlığı da yine radyestezistin isteğine göre değişir. Fakat top gibi küresel olanların diğerlerine nispeten daha dengeli olmalarından dolayı, bir çok avantajları vardır : Mesela, arazide kullanıldıklarında, rüzgardan diğerleri kadar etkilenmezler. Radyestezist sarkacın ipini, belli bir yerden, sağ elinin baş parmağı ile işaret parmağı arasında tutarlar ve de kolunu yatay olarak serbest bırakırlar. İpin boyunun uzunluğu çok önemli olduğu için ipin geriye kalan kesimi, boyunun ayarlanabileceği basit kapsamlı bir mekanizmaya veya serbest parmaklara sarılabilir. Radyestezist, sarkaca hafif bir salınım hareketi vererek işe başlar. Sarkacın boyunun ayarlı olması durumunda, salınım hareketi hedef üzerinde, mesela dairesel harekete dönüşecek, sarkaç dönmeye başlayacaktır. Bu, sarkacın gösterdiği radyestezik bir tepkidir. Tepkinin türü, sarkacın malzemesine, hedefe ve de radyesteziste göre değişir.

Kaynak : http://www.frm18.net/arkeoloji-definecilik/28408-definecilikte-isaretler-ve-anlamlari.html

Link: Affiliate Defined - Video Review

Ziyaretci Defteri


Notlarınızı aşağıdaki Yorum Panelini kullanarak iletebilirsiniz.

Eksik olan bölümü yakın kaylar üstünde ara ve bulunduğu kayanın altında dikkatli bir araştırma yap.

Definecilik için toprak çeşitleri

Toprakları ana başlıklar altında çok kısa şöyle özetleyebiliriz.
1-Taşlı topraklar
2-Kumlu topraklar
3-Tınlı topraklar
4-Killi opraklar
5-Marnlı topraklar
6-Humuslu toprakalr
7- Kireçli topraklar

1-Taşlı topraklar:İçeriği % 80 taş ve az miktarda topraktan oluşur.Kolay havalanırlar. wfakat su tutma kapasiteleri ve besin ihtivalrı azdır.

2-Kumlu topraklar:% 80 kum ihtiva ederler.İşlenmeleri kolaydır.Su tutmadıklarından bol sulama gerektirirler buda toprktaki besinin yıkanıp gitmesine neden olur.besince fakir ve genelliklede asit topraklarıdr.

3-Tınlı topraklar:yarıdan fazlası kum ve % 30-50 arasıda kilden meydana gelirler.tava gelmeleri ve işlenmeleri kolay olduğundan tarım için elverişli topraklardır.

4-Kili topraklar:İçeriğinin yarıdan fazlasını kil oluşturur.Su tutma kapasiteleri yüksektir. bu nednele geç tava gelirler.tava gelmeden işlenmesi halinde toprak tekstürü zarar görür.Ağır topraklar olup işlenmeleri zordur.Kurak zamanlarda toprak katı bir hal alır.

5-Marnlı topraklar:İçinde kum, kil,çakıl ve humus bulunur. Bağcılık bakımından uygun topraklardır.

6-Humuslu topraklar:Siyah enkte bir topraktır. koyu renk olduğu için çabuk ısınıp kolay tava gelirler.su tutma kapasiteleri iyidir.Besin maddelerince zengindirler. Tava gelince kolay işlenirler.

7-Kireçli topraklar:kil,kum humus ve kireç ihtiva ederler.kalın bir kaymak tabakası bağlarlar.suyu geçirmezler.zor işlenen bir toprak çeşididir.

Define işareti nasıl çözülür


İşaret Nasıl Çözülür?

Antik Dönem toplumlarda sık sık yapılan savaşlar, ani baskınlar, çete ve eşkıya soygunlarına karşı insanlar ellindeki muhtelif değerleri korumak amacıyla saklama ihtiyacı duymuşlardır, hatta günümüz insanların kısmen uyguladıkları alışkanlıklardır. Gömü işleri ve düzenekler genelde taş ustaları, sert cisimlere şekil vermekte usta insanlar (heykel tıraşlar) tarafından yaptırılırdı.

Bir gömüye neden işaretleme düzeneğine ihtiyaç duyuldu? Bu sorunun cevabındaki genel mantık şöyledir. Gömü başta güvenlik nedeni ile yapılırdı, gömen insan ihtiyaç duyduğu an gelip kolay bulacak, kolay kazacak ve gömü yerini kendisinde başka kimseler bilmeyecek, kendisi almadan ölürse gömüyü neslinde dininde ırkında biri gelip bulsun alsın gibi mantığı yatmaktadır. Gömerken saklarken bile emniyet tedbirleri söz konusudur.

Kuyu işareti definecilik


Tarih önceleri yapılan muhtelif kuyuların duvarlarında bir giriş yapılarak acele olarak define saklanmıştır. Bu nedenle rast geldiğiniz kuyuların duvarlarını iyice kontrol ediniz.

Kuyunun duvarlarına iyice bak define duvarında bir giriş yapılarak saklanmış olabilir..

Dikkat Kuyu içerisinse Metan gazı birikmiş olabilir can sağlığınız açısından mutlaka kontrol ediniz.

Bu işaret düz kayada bulunur. Balık tüm hatlarıyla balığa benzemelidir. Anlamı ise gayet basittir. Balığın kuyruğundan 90 cm balığın arkasına doğru ölçün ve kayaya denk gelen orayı kırın. İşte size balığın hazinesi. (Canlı bir balığı yere koyarsanız balık kuyruk tarafına doğru yaklaşık 90 cm zıplar.bunun esprisi budur).

Kaya üstündeki kanallar


Bu tür şekiller 2 şekilde yorumlanır

1- Evresinde su kaynağı olduğunu haber verir.

2- Gömüyü haber verir. Bu tür figürlerin gömüsü kapalı bir mağara içinde yer alır bu kanalın içine su konulduğundan suyun döküldüğü alan içinde araştırma yapılmalıdır.

Domuz işareti anlamı definecilikte

Definecilikte en çok önem verilen işaretlerden biri domuz ve yavrularıdır. Ayrıca dinsel tema olarakta kullanılmıştır. Domuz doğurganlığı ile bilinmektedir. Bereketi de simgeler. Beyaz domuzun gümüşü simgelediği söylenegelen rivayetlerdendir.
1-Domuzun yavrular resmedilmişse ve yavrular ana domuzun etrafında dağınık olarak duruyor iseler büyük domuzun baktığı yönde 30 adım sayılmalıdır. Define genellikle mirastır. Ya aile reisinin yada bir yöneticinin altınlarıdır.
2-Domuz önde yavrular peş peşe sıralı ise tümünün baktığı yöne doğru araştırma yoğunlaşmalı.
3-Yavrulardan bir tanesi diğerlerinden farklı olarak arkaya bakıyorsa gömü sürünün gittiği istikametin tersi istikametinde her yavru için bir veya on adım mesafede olup, genelde kayanın altına denk düşmektedir. Mesela dört yavru varsa gömü ya dört adım ileride yada kırk adım ileride olup, derin mesafededir. Bazen bu figür geriye doğru 30 metre mesafede kayanın altında şeklinde de ifade edilir.
4-Roma iktidarı döneminde ölümsüzlük ile bütünleştirilmiş olup, kanatlı olarak görülebilmektedir.
5-Domuz gömüsü zor ve derindedir. Bir bakıma tavuk ve civcivler konusu ile benzerlik gösterir.
Ayak durmak ya da yürümek anlamına gelir. Durmak ve olduğun istikamete bakmak anlamına da delir. Ayağın parmak uçları yön verir. Yerde sabit kayada ise, ayağımızı bu işaretin içine koyarız. Sağ ayak ise sağımıza, sol ise solumuza bakarız, ufak bir yığma yada çukurlaşmış bir yer bulmaya çalışırız.
Çift ayak : Varsa ön işaret bitmiş, okunacak son işaret bitmiştir, okunacak son işaret budur. Durulur 26-27 adımdan daha yakın ayak yönünde emanet aranır.

Sağ ayak resmi ise ayak parmakları istikametinde sağ taraf araştırılır. Sol ayak resmi ise ayak parmakları istikametinde sol taraf araştırılır. Hem sağ hem sol ayak izi yan yana ise ayak izlerinin istikametinde bakılır, ileride farklılık gösteren yerler araştırılır. İddiaya göre tek ayak resmi varsa gömü yakında, iki ayak izi varsa gömü uzaktadır.

Mağara taban, tavan veya duvarındaki oyulmuş veya çizilmiş ayak izinin herhangi bir yere basıldığında mekanik olarak çalışan bir tuzağın olduğunu ve çalıştıktan sonra durdurulamayacağını simgeler. Basılan yer tuzakları bir tane olabileceği gibi bir kaç tane değişik tuzakta olabilir.
Başka Bir Yorum : Tek ayağın olduğu istikamette hemen 3-7 veya 10 adım mesafede define olabilir. Ancak 111 adım diyenler de vardır. Başparmak üzerinde küçük bir kabartma varsa bu 40-70 veya 111 metredeki gömüye işarettir.
Ayak işareti aynı zamanda genelev anlamında da kullanılmıştır.
Mermer üzerinde ise veya kabartma ise ölüye ait bir bilgidir. Defineyi anlatmaz.

Başka Bir Yorum :

Tek ayak yön gösterir. Tek ayak yerdeki sabit kayada ise durulur. Ayak parmakları istikametinde dikkatlice çukur veya tümsek bir yer aranır. Tamamlayıcı ikinci bir işaret vardır. Tamamlayıcı işarete Sani denir. Bu işaret 3 adımdan daha yakın değildir.Tek ayak hassas ölçülür. Her santimetresi 72-78 ile çarpılır.
Başka bir ölçüme göre 12 metre ileri bakılır.

Başka Bir Yorum :


Ayak İşaretleri:
Ayak işaretleri (insan Ayakları) parmaklı, parmaksız, tek parmak, parmaklı veya 5 parmaklı, çarıklı ya da çıplak ayak ne anlama gelir anlatmaya çalışalım. Bu arada bu konuyu okuyan arkadaşlarımızın arazide ya da herhangi bir site de gördüğü ayaz izlerini göz önüne aldığında neyin ne olduğunu daha kolay anlayacağını ümit ediyorum. Arkadaşlar imla hatası olabilir, düşük cümle yapısı olabilir. Burada yazdıklarım kitap bilgisi değil tamamen tecrübe ve tespitlerime dayalı şahsi fikirlerim olup, doğruluğu her zaman tartışılabilir.
Ayak işaretleri : her şeyden önce yol verir ve yürümeyi tavsiye eder. Ayak işaretlerinin olduğu yerde define aramak anlamsızdır. Ayak işaretleri topuk yapısı yapısını, uzaklığı verir.

Parmak yapısı, şayet 3 ya da 5 parmak var ise; mutlaka merdivenleri verir.Parmaksız ya da tek parmaklı ayak bizi yine hedefe götürür ama öncelikli aranacak noktanın merdiven olmadığını bilmemiz gerekir.
1- Topuk kısmı 2 cm. sert ve oyuk parmak kısmı (Ön bölümü) 5 mm. Olan 5 parmaklı ayak işareti; Arazinin tatlı rampa yukarı olduğunu ve ayağın istikameti yönünde (Bu yönde bir, iki istisnası hariç güney ya da güney batıdır) mutlaka kayadan kesme merdiveni olan bir mevkiye geleceğimizin işaretidir. Merdivenli alana geldiğimizde ise nihai işarette merdivendir. Merdiven genelde yapı yerlerinde olmakla beraber bazen da çok anlamsız yerlerde de olabiliyo bunun örnekleri de olmakla beraber istisna olduğunu unutmamak gerekir.

5 parmaklı ayak olduğundan bulunan merdivende 3 basamağa bakılmalıdır. Bu basamakta mutlaka bir ayrıcalık fark bulunacaktır. Belki diğer basamaklara göre biraz daha kaba traşlanmış, çatlak, uçlarda kırıklık vb. para bu basamağın altında olup, volcan çete parasıdır. Ve en az paralardan birisidir. Hatta yakın yerlerdeki farklı işarete bağlı büyük paranın müjdesi gibidir. Zaten merdivenler genelde ya değirmenlerde ya da kale yerlerinde bulunmaktadır.

2- 3 Parmaklı Ayak : Topuk kısmı derin ön kısım normal olan ayak: yine rampa araziye merdivenli alama götürür ne var ki; merdiven basamak sayısı 3 olup, ortadaki merdiven basamağında işlem vardır.

3- Tek parmaklı Ayak : Topuk kısmı derin ayak işareti yine topuğun yaptığı (U) açısı istikametine yine (U) açısından alacağımız ölçüden de bulacağımız metre cinsinden veriye göre gidildiğinde arazide hafif uzunlamasına yığma bir alan aramalıyız. Yığma derken höyük, Tümülüs ya da küçük tepeler algılanmasın. Üzerinden traktörün rahatlıkla geçebileceği kabartılmış bir arazi diyelim tabii şekil parmak gibi uzunlamasına bi arazi olacaktır. Bu tür arazi bulunduğunda orta merkezinde mezar aramalıyız. Mezar Normal mezar olup 2. katlı olduğunu unutmamak gerekir.Üstte ceset altında kapak taşı ve altında mal.

4- Parmaksız Ayak İzi: - P Bunda sadece topuk kısmının verdiği açı ve ölçü iskametinde gidilir ve gidilen yerde nihai işaret aranmalıdır. Bu tür ayak bizi direk noktaya götürmez.

5- Mağara İçinde Parmaklı Ayak İzi ; Bir tarafı 4 cm. bir tarafı 2 cm. oyulmuş topuklu ve 5 parmaklı bir ayak izinin topuğunun mağara içinde aşağıya zemine açı yaptığını ve (U) olarak verilen açının istikametine yere bakıldığında bir altta da mağara (Oda) olabileceğini ve merdivenle inileceğini unutmamak gerekir. Tabii bu şekilde olan ayak izinde parmakların olduğu ön kısımda aşağıya yön ve istikamet verebilmesi için parmakların olduğu yerde en az 5-6 metre oyulmuş durumdadır. Arkadaşlar konuları birleştirirseniz Volçanın işaretlerini çözememek elde değil. Farkındaysanız hep aynı sistem de birini anladınız mı şifreyi çözdünüz mü tabiri caizse çorap söküğü gibi değer işaretlerde çözülür.

6 - Çarıklı Ayak İzi : Çarıklı ayak izi derin oymadır. Arka taraf daha da derin olabileceği gibi bazen uc kısmı ile de aynı derinlikte olabilmektedir. Çarıklı ayak izi arazide yine çarıklı ayak izinin şekli benzeri düz arazide hafif tümsek arazi de tek mezar vermektedir. Şayet ayak izinin içinde herhangi bir yerinde nokta yoksa orta merkez de nokta varsa; nokta olan yer ölçülmeli bir köşe ya da orta merkez esas alınarak noktaya mesafe alınır ve yapılan hesaplamalar arazide tatbik edilir.

Şayet topuk kısmı daha derinse arazinin işaretten itiberen noktaya kadar katedilecek yolun biraz rampa olduğunu ve para noktasının işaret noktasından rakım itibarı ile yüksekte olduğunu şifrelemektedir.

Bilgi amaçlı örnek ayak işareti.: Topuk hafif oyma parmaklara doğru çizim bir ayak işareti (arazinin hafif yama olduğunu şifreleyen bir işarettir.Aynı zamanda istikamette topuktaki (U) dan değil baş parmak ve yandaki parmağın (V) yaparak açı vermiştir.)

Kaynak : http://www.defineharitasi.com/articles.php?article_id=16

Definecilikde Bulunması Gereken Araç ve Gereçler


Definecide Bulunması Gereken Araç ve Gereçler

Günümüz koşullarından definecinin kullanması gereken araç ve gereçler

1- Alan tarama cihazı.
2- Nokta tespit cihazı.
3- Kazma-Kürek
4- Balyoz-Murç-Keski
5- İp-5x5 Cm kalınlığında 40 Cm boyunda kazıklar
6- Emniyet şapkası
7- Kalın sicim ip
8- Gaz maskesi
9- Muhtelif boylarda çapa
10- Mala
11- Fırça
12- El arabası
13- Makara sistemi ve kova
14- Elek
15- El feneri
16- Pusula
Bu araç ve gereçler birlikte kullanıldığından can güvenliği ve sağlıklı bir kazı yapmayı sağlayacaktır.
Küp mezarlar : Mezar tiplarinde ise Anadolu'da Erken Tunç Çağı halkının çoğunlukla küpleri tercih ettiğini anlamaktayız. Cesetler bu dönemde pithoslara gömülmüştür , bu da daha kalıcı ve orda yaşayan halkın barınma özelliklerine bağlı , nitelikli olarak pithoslara gömüldüğü düşünülmektedir. Ölü hediyeleri arasında günlük kapların yanı sıra ,özel törenler için kaplarda konulmuş. Cesetler küp içine hoker tarzda yerleştirilmiş ve ölü hediyesi bırakılmış. Küplerin genelde ağız'ı doğuya gelecek şekilde dipleri ise batıta bakar şekilde toprak içerisine hafif yatık biçimde gömülmüşlerdir. Küplerin ağzı plaka veya daha küçük taşlar ile kapatılmıştır. Bunun amacı mezar soygunlarını önlemek ve ölülerin içeriden çıkıp dünyaya dönmesini engellemek düşüncesi ile konulmuş olabilir. Küpler içinde özellikle bir kısmında ,birden fazla ölü gömülmesi, küplerin yerinin önüne konulan ve yüzeyden görülebilecek taş veya bir toprak yığını ile yerinin belirlendiği düşünülmektedir. Bazen bir pithos'da 6 adet iskelete bile rastlanılmıştır.

Oda mezarlar : Küp mezarlar yanında sandık mezarlarda kullanılmıştır. 30 ayrı merkezde sandık mezar geleneğine rastlanılmıştır. genel olarak Taş sandık mezarlar plaka taşlardan yapılmış ve üzeri düz sal taşları ile kapatılmıştır. Taş sandık mezarların benzerlerine bazen kerpiçten yapılmış şekliyle rastlanılmıştır. Taş sandık mezarlara genelde tek gömü yapılmıştır ancak ikili veya üçlü gömülerede rastlanılmaktadır.

Oda mezarlar genelde yaygın olmasada 9 ayrı merkezde tespit edilmiştir. Taştan örülen duvarların üstü ahşap ile örtülmüştür. En önemli olanı Alacahöyük'tür. Ölü gömme törenleri ile ilişkili olarak Alacahöyük Oda mezarları bize çok iyi bilgi vermektedir. Alacahöyük'te ölü gömme geleneği il ilgili bir tören düzenlendiği ve bıurada bir kurban törenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Kurban edilen hayvanın eti dışarıda yenilmiş ve kalan kafatasları ve sırt kemikleri belli bir düzende mezara yerleştirilmiştir.

Ölü gömme geleneğinde , yemek ile ilgili Girnevaz'da da ele geçen kapların içindeki yemek atıklarından yola çıkılarak burada da bir ölü yemeğinden söz edilmektedir. Burada da kurban töreninden sonra bir takım yiyeceklerin mezara bırakıldığı anlaşılmaktadır.

Erken Tunç Çağı ölü gömme törenleri hakkında daha sonraki dönemlere ait olan Hitit metinlerinden daha detaylı olarak ip uçları vermektedir. Hitit dönemindeki bazı textlerde , ölü için yapılan bir takım kurban törenlerinden bahsedilmektedir. Bir metinde ekmeklerin bir altar üzerinde pişirildiği ve koyun kurban edildiği anlatılmaktadır. Birbaşka metinde fırında kurban edilip pişirilen kurbandan bahsedilmektedir. Boğazköy'den çıkartılan bir Hurrice metinde Salaşu ritüelinde bir kurban çukuruna bağlı bir dinsel anlatım söz konusudur. Ayrıca tanrı Nerik'i sakinleştirmek için kurban törenlerine ait kurban çukurlarından bahsedilmektedir. Hattuşa'daki bir ritüel tasvirinde 9 adet kurban çukurundan bahsedilmektedir. Kuş , Koyun , ekmek , küçük heykelcikler bırakıldığı anlatılmıştır. Bir başka metinde Katapa şeklinde söylenen bir kült yerinde kral ve kraliçenin yaşamını sürdürmesi için bir çukur açıldığı anlatılmış.
Hitit devrinde Anadolu halkı genelde ölülerini gömmekteydi. I. Hattuşili vasiyetinde şöyle yazmaktadır: "Cesedimi yıka, gerektiği gibi. Beni göğsüne bastır ve göğsünde tutarak beni toprağa göm…" Ancak imparatorluk döneminde Hitit kral ve kraliçelerinin öldüklerinde yakıldıklarına dair metinler de bulunmaktadır. Arkeolojik veriler Orta ve Güneydoğu Anadolu’da erken Tunç çağından başlayarak ölü gömme ve ölü yakmanın birlikte varolduğunu göstermektedir.

Eldeki metinler Hititlerin ölüleri yakma törenleriyle Homeros’un aktardığı Troyalı Hektor'un cenaze töreni arasında büyük benzerlikler ortaya koymaktadır. O. R. Gurney’in saptadığı bu benzerlikler şöyle özetlenebilir:

1) Cenaze yakılır,
2) ateş içeceklerin dökülmesiyle söndürülür,
3) kemikler yağa bandırılır ya da yağla kaplanır,
4) kemikler keten bezi ya da iyi bir giysiyle kaplanır,
5) küller taş bir odaya yerleştirilir,
6) şölen yapılır. Törenlerin bu denli benzeşmesi Troyalılarla Hititler arasında varolmuş olan güçlü bir kültürel bağa işaret etmektedir.

HİTİTLERDE ÖLÜLER KÜLTÜRÜ

İnsanların fiziksel beden ve ruhtan oluştuğu düşüncesi büyük olasılıkla Hititler’de de vardı ve ruhun ölümden sonra da varolduğu ve yeraltına gittiği düşünülmekteydi. Hatta burada ölüye annesinin yol gösterdiği de düşünülmekteydi. Muwatalli’den sonraki tabletlerde de ölüm gününün “anne günü” diye anılması bu ilişkiyi göstermektedir.

Ruhlar insanlara ancak rüyalar vasıtası ile gözükmekteydi. Bunu dışında da ruhların ziyareti olasıydı. Özellikle kendilerine kurban sunulmayan ya da haksızlık sonucu öldüğü düşünülen kişilerin ruhları yaşayanları sık sık rahatsız etmekteydi.

Tabletlerden ölülere kurban sunulduğu da anlaşılmaktadır. Ancak tabletler genelde krallardan sözettiği için bunun doğal olduğu düşünülebilir, çünkü kral öldükten sonra tanrı oluyordu ve tanrıya kurban sunmak gerekliydi. Bunun yanında halktan kişilerin de ölüye kurban sundukları bilinmektedir. Bu ölüleri yatıştırmak için olduğu gibi , Hitit ianaçlarına göre günahlar babadan oğula/kıza geçtiği için (aynı inanç Yunan mitolojisinde de vardır), günahlardan kurtulma amacıyla da olabiliyordu.

“ Hititçe kelime haznesinde, şimdiye kadarki bilgimize göre ‘düşünmek’ fiilinin olmadığına da değinmek gerekecektir. Öyle anlaşılıyor kii hititlerde ‘düşünmek’ insanın bizzat kendi ruhuyla konuşması, onunla diyalog kurması şeklinde ifade edilmiştir. “

Hititlerde ölü gömme adetleri zaman içinde farklılaşmıştır. Eski İmparatorluk çağında ölüler olduğu gibgi gömülürken daha sonraları yakılma ve küplere ya da taş sandık mezarlara gömme adeti uygulanmıştır.

En önemli cenaze karal ya da karaliçenin ölümü dolayısıyla yapılmaktadır.

«Eğer Hattuşaş’ta büyük bir hadise olursa,yani kral ve kraliçe tanrı olursa» etiketini taşıyan ölü metinleri ele geçmiştir. Bu metinlere göre kral veya kraliçe tanrı olunca, büyükler onun için ağlamaya başlardı. Hemen bir sığır kurban edilir ve ruhu için de şarapla içki kurbanı takdim edilirdi. Aynı günü akşamında yine bir keçi kesilir ve mevta bir arabaya konularak hususi surette kurulan bir çadıra götürülürdü. Burada tekrar kanlı kurban ve içki kurbanı yapılırdı. Bundan sonra tablet kırılmıştır. Fakar başka bir metinde ertesi günü ihtiyar kadınlar kızgın bir ateşi şarapla söndürdüklerine göre, ölü geceleyin yakılmaktadır. İhtiyar kadınlar ateşten kemik bakiyelerini toplayarak bunları içleri yağla doldurulmuş çömleklerin içine koymakta ve balahere bu kapları mabedde, belki de Yazılıkaya’nın küçük galerisindeki hücrelerde muhafaza etmekte idiler. “

Bu tür törenlere büyücü anlamındaki yaşlı kadının da eşlik ettiği olmaktaydı.
Ölüye sunulan eşyalar da çok zengin eşyalar olmayıp bazı süs eşyalarıydı.

Toprak kil ve tastan yapilmis tümülüslerin altinda bir yere gizlenmis mermer yada kireç tasindan mezar odalari Lidyalilarin ölümden sonraki yasamalrini sürdürdüklerine inanilan kanitlardir. Lidyalilar gerçek yasamalrini sürdükleri mekanlardan çok öldükten sonraki yasamalrini geçirecekleri mekanlara güzel ve süslü mermer yapi ve sunaklari donatmalari görülür.

Bayan Mezarıdır Çevresinde İtinalı Bir Araştırma Yapmak Gerekir.Başka bir işaret varmı diye bakılır. O işarete göre davranmak gereklidir.
top